Atatürk ve Türkiye
Ulu Önder
Atatürk
(1881 - 1938) |
Atatürk, Birinci Dünya Savaşından
sonra yabancı devletlerce işgal edilen vatan
topraklarını, kurduğu milli ordularla
kurtaran, hem Türkiye Cumhuriyetini kuran, hem de yaptığı
reformlar ve koyduğu ilkelerle onu güçlü ve modern
bir ülke yapan komutan ve devlet adamıdır.
O, yabancı orduların ülkemizi işgalini
kabul etmemiş, 19 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul'dan
Samsun'a gelerek Milli Kurtuluş Mücadelesi'ni başlatmıştır.
Daha sonra Erzurum ve Sivas Kongrelerini toplayarak Türk
Milletini bu mücadeleye çağırmış, 23
Nisan 1920'de Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisini
Kurmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kararları
ve Atatürk'ün direktifleri ile toplanan ve eğitilen düzenli
ordularla İnönü ve Sakarya Savaşları kazanılmış,
O'nun bizzat yönettiği 30 Ağustos 1922'deki Büyük
Taaruzla da düşman denize dökülmüştür. 29
Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edilmiş; Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından Atatürk, kurtardığı
vatanın ve kurduğu yeni Türk Devleti'nin Cumhurbaşkanı
seçilmiştir.
Bu nedenlerle biz her yıl bu önemli
tarihlerden,
- 19 Mayıs'ları Gençlik ve Spor Bayramı,
- 23 Nisan'ları Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramı,
- 30 Ağustos'ları Zafer Bayramı
- 29 Ekim'leri de Cumhuriyet Bayramı
olarak Kutlamaktayız. |
baş sayfaya
geri dön |
Atatürk Neler Yaptı? |
Ulu Önder Atatürk çağdaş
uygarlık düzeyine ulaşmamız için kısa
zamanda bir çok reformu gerçekleştirdi. Bu reformların
başlıcalarını şöyle özetleyebiliriz:
- Saltanatın ve Hilafetin kaldırılması,
Cumhuriyetin kurulması,
- Medreselerin kaldırılması
- Şer'i mahkemelerin kaldırılması,
- Medeni Kanunun kabulü,
- Laikligin millet çapında uygulanması,
- Okul programlarının çağdaş ve
milli ihtiyaçlara göre yeniden düzenlenmesi,
- Yeni üniversitelerin açılması,
- Türk kadınlarına haklar verilmesi,
- Kılık kıyafetin düzenlenmesi, şapkanın
giyilmesi,
- Tarikatların yasaklanması (Tekkelerin kapatılması),
- Yeni Alfabenin kabulü,
- Dilimizin yabancı kelimelerden arındırılması,
- Türk Ulusu'nun yüceliğini ortaya koyan tarih görüşünün
canlandırılması,
- Dış politikamızda :''Yurtta Sulh,
Cihanda Sulh'' politikasının uygulanması
|
baş sayfaya
geri dön |
Atatürkçülük
Nedir? |
Atatürkçülük, O'nun görüş ve
devrimleriyle ortaya koyduğu yeni düşünce
sistemidir.
Bir toplumun sür'atle kalkınmasını,
ileri hamleler yapmasını amaçlayan bu sistemin
dayandığı temel prensip gerçek ilimdir.
Atatürkçü düşünceye göre, her ulusun
kendisine özgü ve saygıya değer bir kültürü
vardır. Kültürlerin ayrı oluşu insana ve dünya
yaşamına ufuklar açar. Buna karşın
medeniyet tektir. Medeniyet, dünya tarihinde sık sık
yer değiştirmekle birlikte insana özgürlük,
onur ve refah veren; aslında doğaya egemen olmayı
amaçlayan ve doğanın nimetlerini insanlığın
hizmetine vermeyi gözeten davranışların
toplamıdır.
Atatürkçülük, ölmez bir hedef, yükselen
bir şereftir. O, yaşayan bir güç demektir. Yükselme
Atatürkçülüğün ta kendisidir. |
baş sayfaya
geri dön |
Atatürk
İlkeleri |
Atatürk ilkeleri; Türkiye Cumhuriyeti'nin
dayandığı temel prensipleridir. Bu ilkeler:
- Cumhuriyetçilik,
- Milliyetçilik,
- Halkçılık,
- Laiklık,
- Devletçilik,
- İnkilapçılık'tır.
Bu ilkeler, Türk milletinin ihtiyaç
ve karakterinden doğmuştur. İlkelerin tamamı
Atatürkçülük denilen dünya görüşünü ortaya çıkarmıştır.
Bu ilkeler bir bütündür. Birbirinden ayrı düşünülemez,
çünkü Türk toplumunun ihtiyaçlarından doğmuştur
ve hiçbir dış baskı, taklitçilikle gelmemiştir.
|
baş sayfaya
geri dön |
Atatürk'ün
Kendisi Tarafından
İlkelerinin Tanımı |
Cumhuriyetçilik İlkesi
Türk Ulusunun yaradılışına
ve karakterine en uygun idare Cumhuriyet idaresidir. Bugünkü
hükümetimiz, doğrudan doğruya ulusun kendi
kendine, kendiliğinden yaptığı bir
devlet teşkilatı ve hükümetidir ki, onun adı
Cumhuriyet'tir. Artık hükümetle Ulus arasında geçmişteki
ayrılık kalmamıştır. Yönetim
halk,halk yönetim demektir.
(Nutuk, Cilt 3, s.75, Cilt 2, s.230)
Milliyetçilik İlkesi
Biz doğrudan doğruya
Milliyetperveriz, Türk Milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin
dayanağı Türk toplumumuzdur. Bu toplumun fertleri
ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan
Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.
(İlk Öğretim, Cilt: 4,
Sayfa:6)
''Diyarbakırlı, Vanlı,
Erzurumlu ve Trakyalı hep bir soyun evlatları ve
aynı cevherin damarlarıdır''
(Atatürk Diyarbakır'da
1923, Sayfa:4)
Halkçılık
İlkesi
Türk Cumhuriyetini kuran Türk halkına
Türk Milleti denir. (Atatürk
ve Atatürk ilkeleri M.Yavru, Sayfa:13)
Türkiye halkı, ırkça,dince ve kültürce ortak,
birbirlerine karşılıklı saygı ve
fedakarlık hisleriyle dolu, kaderleri ve menfaatleri müşterek
olan bir toplumdur.
(1.3.1922 Atatürk'ün Söylev
ve Demeçleri, Cilt:1,Sayfa:221)
Laiklik İlkesi
Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz
bir milletin devamına imkan yoktur. Yalnız şurası
var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.
Softa sınıfın din simsarlığına
müsaade edilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler,
iğrenç kimselerdir. İşte bu vaziyete karşıyız
ve buna müsaade etmiyoruz.
(Atatürk'ün Hususiyetleri, Kılıç
Ali, Sayfa: 116)
Devletçilik İlkesi
Bizim takibini uygun gördüğümüz
devletçilik prensibi, bütün üretim ve dağıtım
araçlarını fertlerden alarak Millet büsbütün
başka esaslar içinde düzenlemek amacını güden,
özel ve kişisel ekonomik teşebbüse ve faaliyete
meydan bırakmayan sosyalizm prensibine dayalı
kollektivizim - komünizm gibi bir sistem değildir.
(Atatürk'ten Yazdıklarım,
Afet İnan, Sayfa:66-67)
İnkılapçılık
İlkesi
Yaptığınız ve
yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi Türkiye
Cumhuriyeti halkını tamamen modern ve bütün
anlam ve biçimi ile uygar bir toplum haline getirmektir.
İnkılabımızın asıl hedefi
budur. Bu gerçeği kabul etmeyen zihniyetleri darmadağın
etmek zorunludur.
(Atatürk, 1925, Kurtuluş
ve Sonrası, A. Doğan, Sayfa:165)
|
baş sayfaya
geri dön |
Atatürk'ün
Gençliğe Hitabesi |
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk İstiklalini, Türk
Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegani temeli budur. Bu temel
senin en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum
etmek isteyecek dahili ve harici bedhahların olacaktır.
Birgün İstiklal ve Cumhuriyetini müdafaa
mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde
bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin!
Bu imkan ve şerait çok namusait bir mahiyette tezzahür
edebilir. İstiklal ve Cumhuriyetini kastedecek düşmanlar,
bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili
olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün
kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş,
bütün orduları dağıtılmış ve
memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş
olabilir. Bütün bu şeraittin daha elim ve daha vahim
olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar
gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde
bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri , şahsi
menfaatlerini, müstevilerin siyasi emelleriyle tevhit
edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap
düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte
bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk İstiklal
ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun
kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! (1927)
(Ata'nın Hitabesi Anıtkabir'e
yazılmıştır.)
|
baş sayfaya
geri dön |
|
|